"ATEŞ ÇEMBERİNİN İÇİNDE TERÖRLE MÜCADELE EDİYORUZ"
Başbakan Davutoğlu, Polis Akademisi'nde gerçekleştirilen, Türk Polis Teşkilatı'nın kuruluşunun 171'inci yıl dönümü toplantısına katıldı.
Toplantıda polislere hitap eden Davutoğlu, bugün Türkiye'nin terörle mücadele sınavından geçtiğini belirterek "Bugün terörle mücadele sınavından geçiyoruz. Terörle mücadele sadece bir suç örgütüyle mücadele değildir. Aynı zamanda bir milletin beka mücadelesidir. Bir vatanın birliğinin, beraberliğinin mücadelesidir. Terör bütün dünyanın halkları için, bütün ülkeler için en büyük tehlikelerden, belalardan biridir. Herkes terör tehlikesiyle karşı karşıya. Ama bizim ülkemizin bir farkı var. O da şu. Biz bir ateş çemberinin içinde terörle mücadele ediyoruz. Etrafımızda en az 6 ülke idare edilemez durumda ya da merkezi otorite bu ülkelerde ülke sınırlarını kontrol edemiyor. Bu coğrafya o kadar kıymetli bir coğrafya ki üzerinde devlet kuranlara sürekli bir imtihan vesilesi olur. Ya ayağınızı toprağa sağlam basacak ve büyük devletleri kuracaksınız ya da o toprak sizin ayağınızın altından kayıp sizi yok edecek. İşte böyle bir sınav günündeyiz. İşte böyle bir tarihi eşiğin içindeyiz" ifadelerini kullandı.
"BİR BAHARA GİRİYORUZ AMA BAHARIMIZI KARARTMAK İSTEYENLER VAR"
Türkiye'nin ateş çemberi içerisinde terörle mücadele konusunda büyük çabalar gösterdiğini vurgulayan Davutoğlu, "Gün geldi bütün etraftaki ihanet şebekelerine karşı omuz omuza mücadele ettik. İşte şimdi böyle kritik bir günün içindeyiz. Bir bahara giriyoruz ama baharımızı karartmak isteyenler var. Ülkemize kalıcı bir barışın egemen olması için her türlü çabayı gösterdikten sonra 7 Haziran seçimleriyle birileri şu hesabı yaptı. 'Türkiye'de siyasi istikrar riske giriyor. Türkiye'yi zaafa uğratmak için en doğru vakit' dedi birileri. Piyonları devreye soktular. Geçici hükümetin başbakanı olarak siyasi ve hukuki bütün sorumluluğu üstlenerek 23 Temmuz'da bütün Türkiye çapında güvenlik operasyonlarını başlatma talimatı verdim" diye konuştu.
"CAN KAYGISIYLA TEREDDÜT EDERSEM BU MAKAM BİZE HARAM OLUR"
Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi'ne cuma günü düzenlediği ziyarete ilişkin konuşan Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "İki kesim bundan rahatsız oldu. Birisi terör örgütü ve terör örgütünün siyasi uzantıları. Ben Diyarbakır'a gitmeden önce çağrı yaptılar. Vatandaşlar kepenkleri kapatsın, ülkenin daha 4 ay önce yüzde 49,5 desteğiyle başbakanlığına gelmiş Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı protesto etsinler, diye. Elhamdülillah kimse kepenk kapatmadı. Kimse, şahsen benim protesto edilip edilmemem önemli değil ama, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı protesto etmedi. Çünkü verilen terörle mücadele hukuk içinde verilen bir mücadeleydi ve halk bunu benimsemişti. Bir gün önceki terör saldırısıyla muhtemelen şu hesabı yaptılar. Terör saldırısından sonra Başbakan gelmekten vazgeçebilir. Bu da terör örgütü için bir başarı olarak yansıtılabilir. Onlar bizi tanımıyor. O gece özellikle sadece kendim gitmekle kalmadım. Eşimle zaten gidecektik ama gidecek bakan sayısını artırdım. 4-5 arkadaşla gitmeyi düşünüyordum, 9 bakan arkadaşımla gittim. Şunu göstermek için. Bizi kimse korkutamaz. Kamu düzeni, bu ülkenin bekası için yola çıkmışken; polisimiz, askerimiz gece gündüz orada canını ortaya koymuşken eğer Grandbetting ben bir gün can kaygısıyla böyle bir ziyareti yapmaktan tereddüt edersem işte o zaman bu makam bize haram olur. Bir an bile tereddüt etmedik, gittik. Orada söylediğim gibi ne terör örgütünden ne de herhangi bir başka yapıdan korkmadık. Korkmuyoruz, korkmayacağız. Bu mesajı verdik"
"ÇELİK YELEĞİ GİYMEYİ REDDETTİM"
Şanlıurfa'nın Ceylanpınar İlçesi'nde 22 Temmuz 2015 tarihinde 2 polisin şehit edilmesinin ardından Ceylanpınar'ı ziyaret ettiğinde kendisine çelek yelek giyip giymediği sorusu sorulduğunu belirten Davutoğlu, çelik yelek tedbirinin Diyarbakır ziyaretinde de gündeme getirildiğini fakat kendisinin reddettiğini ifade etti.
Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: "2 polisimizin şehit edildiği mübarek Ceylanpınar'a gittiğimde de aynı istihbarat bilgileri gelmişti. Birtakım riskler olduğuna dair. O zaman gittiğimizde sokakta şunu sordular. Acaba Başbakan'ın üstünde çelik yelek mi var ya da eşinin? Diyarbakır'da da arkadaşlar böyle bir tedbir alsak mı, dediler. Başbakan çelik yelek giyerse Diyarbakırlı eğer o çelik yeleği hissederse kendisini nasıl güvende hisseder? Emin olun başbakanın canı herhangi bir askerimizin, polisimizin, jandarmamızın ya da herhangi bir vatandaşımızın canından kıymetli değildir. Bunu gösterebilmek ve Diyarbakırlıyı kucakladığımda çelik yeleği değil de yüreğimi hissetsin, diye çelik yeleği giymeyi de reddettim. Bundan sonra da hiçbir yurt içi ziyarette böyle bir tedbir de alınmasını şahsen kendi riskimi üstlenerek yapmayacağımı söyledim"
"BU MÜCADELEYİ MUTLAK BİR ZAFERLE NETİCELENDİRECEĞİZ"
Terörle mücadelede kararlılık vurgusu yapan Davutoğlu, "Sizin nezdinizde bütün milletime seslenerek ifade ediyorum. Bütün kampanyalara, bütün saptırma çabalarına karşı biliniz ki terörü bu topraklardan son santimetrekaresine kadar temizleme iradesine sahip bir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti var. Bu temizleme iradesini hayata geçirecek silahlı kuvvetlerimiz var, emniyet teşkilatımız var. Ben arkadaşlarımızla birlikte bu zor ve çetin kararları alırken emin olunuz güvendiğim tek şey milletimiz ve milletimizin bağrından çıkmış silahlı kuvvetlerimiz ve emniyet teşkilatımız. Sizlere güvenerek bu kararları aldık. Sizlere güvenerek yolumuza devam ediyoruz. Sizlere güvenerek bu mücadeleyi inşallah bir gün mutlak bir zaferle neticelendireceğiz. Hiç tereddütünüz olmasın" diye konuştu.
"17-25 ARALIK'TA KENDİ AMİRİNDEN SAKLAYARAK OPERASYON YAPMAYA KALKANLAR ÇIKTI"
Konuşmasında 'paralel yapı' iddialarına değinen Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Memur, sadece ve sadece meşruiyetini halktan alan siyasi iradenin emrindedir. Başka kimsenin emrine giremez. Bugün bizden emir alacaksınız. Bunun tartışılır tarafı yoktur. Kim bunu tartışırsa üniformasını çıkaracak. Siyaset yapacak. Halktan meşruiyetini almış siyasi bir irade varken ve halka hesap vermesi beklenen bir siyasi iktidar varken bunun atadığı bakan varken eğer bir memur, o bürokratik hiyerarşi dışında bir yerden emir alırsa mesleğine de vatanına da ihanet etmiş olur. Demokrasiye de ihanet etmiş olur. Bundan kast ettiğim açıktır. Paralel yapı ve benzeri yapılar. Eğer birileri memuriyet görevini ifa ederken dışarıda bir başka otoriteden de emir alabilirim hatta bu emri uygularken İçişleri Bakanı'na Başbakan'a bile hesap vermeden uygularım, derse kendisini kapının dışında bulur. Bu Türkiye'de oldu maalesef. 17-25 Aralık'ta kendi amirinden kendi bakanından saklayarak operasyon yapmaya kalkanlar çıktı. Niyetleri Türkiye'de halkın meşru oylarıyla iktidara gelmiş bir iktidarı, bir başbakanı görev mahalinden uzaklaştırmaktı. Bir başbakanın odasına böcek koymak, Dışişleri Bakanı'nın odasına böcek koyarak Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay 2'nci Başkanı'nın son derece mahrem toplantısını dinlemeye çalışmak ihanetin ta kendisidir. Casusluğun ta kendisidir. Vatana, devlete, millete, demokrasiye, mesleğe ihanettir"
"SİZDEN RİCAM, TÜRKİYE'Yİ MERHAMET KUCAĞI GÖRENLERE ŞEFKATLE DAVRANIN"
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki Geri Kabul Anlaşması kapsamında bugün Suriyeli mültecilerin geri alınmaya başlandığını hatırlatan Davutoğlu, emniyet mensuplarından sığınmacılara şefkat göstermelerini isteyerek "Bugün Suriyeli mültecileri Ege Adaları'ndan geri alırken aynı kamplardaki mültecileri de Avrupa'ya göndereceğiz. Sizlerden ricam Türkiye'yi merhamet kucağı olarak görenlere, onlara da şefkatle davranın ve vatandaşlarımızdan ayırt etmeyin. Onların arasına sızmış terör odaklarına karşı en şiddetli mücadeleyi verin ama onların başını okşarken kendi evladını okşar gibi okşayın" ifadelerini kullandı.