Diyarbakır'da, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ/PDY terör örgütüne ilişkin yapılan soruşturmaların ilki tamamlandı. Lice İlçe Emniyet Amirliği'nde görevli 5 polis memuru hakkında hazırlanan iddianame, 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde kabul edildi. Hazırlanan iddianamede, tutuklu sanıklar M.B., Ş.Ö. ve Y.A., tutuksuz sanık M.Ü. ve firari sanık M.D. hakkında, 'Silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 15'er yıla kadar hapis cezası talep edildi. İddianamede, şüphelilerin suç tarihi kısmında 15 Temmuz 2016 tarihi yazılırken, firari şüpheli M.D.'nin gözaltına alındıktan sonra adli kontrol tedbiri ile serbest bırakıldığı, 7 Ağustos tarihinde FETÖ/PDY terör örgütü üyelerinin kendi aralarında kullandıkları Bylock adlı yazışma programını kullandığının tespit edilmesi üzerine hakkında yakalama kararı çıkarıldığı belirtildi.
1990'LI YILLARDA YURT DIŞINA AÇILDILAR
İddianamede, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü lideri Fetullah Gülen'in 1970'li yıllarda, İzmir Kestanepazarı Kuran kursunda görev yaptığı dönemde, çevresinde bulunan arkadaşları ile dini motifleri istismar ederek örgütünün çekirdek kadrosunu oluşturduğu ve müstakil hareket etmeye başladığı kaydedildi. Gülen'in faaliyetlerini daha çok 13-18 yaş grubu öğrenci ve genç kesim üzerinde yoğunlaştırıp sempatizan grubu ile kendi adı ile anılan örgütünü kurduğunu belirten savcı, bu yapının özellikle 1990'lı yılların başından itibaren yurt dışına açılmaya başladığını kaydetti.
DÜNYAYA YAYILMASI HAYATIN DOĞAL AKIŞINA AYKIRI
Terör örgütünün zaman içinde hayatın doğal akışına aykırı şekilde dünya genelinde 160 ülkede faaliyet gösterir hale geldiğini belirtilen iddianamede Türkiye'de anayasal düzeni değiştirerek, devlet kurmak amacında olan, devlet idaresini ele geçirmeyi hedefleyen Fethullah Gülen’in yurt dışına çıktığı 21 Mart 1999 tarihinden sonra aynı amaç doğrultusunda faaliyetlerini sürdürdüğü; önü alınamaz bir güç haline geldiğini vurgulandı.
3 AYDA BİR TELEFON DEĞİŞTİRİYORLAR
İddianamede, örgütün haberleşme sistemlerini de inceleyen savcı, 160 ülkede faaliyet gösteren örgüt için haberleşmenin, talimatların alınıp verilmesinin, gelişmelerin güvenli ve zaman kaybetmeksizin aktarılmasının hayati öneme sahip olduğunu kaydetti. Faaliyet alanlarının çeşitliliğine paralel olarak örgütün haberleşme yöntemlerinin de çeşitlilik gösterdiğini belirten savcı, örgüt için en önemli haberleşme aracının GSM hatları olduğunu ifade etti. Bu hatların genelde başkası adına kayıtlı ya da örgüt kontrolündeki kurum/kuruluş adına kayıtlı olan, gerçek kullanıcısına ulaşılamayan hatlar olduğunu belirten savcı, örgüt mensuplarının yaklaşık 3 aylık sürelerde yeni bir GSM hattı aldığını ve eski hatla birlikte telefon cihazını da değiştirdiklerini vurguladı.
TALİMATLARI YENİLEBİLİR KAĞITLARA YAZILIYOR
Skype, Tango, Wiber, Whatsapp gibi programların şifreli ve düşük maliyetli olması nedeniyle oldukça sık tercih edilen haberleşme yöntemlerinden olduğunu belirten savcı iddianamede şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye’de, Almanya, ABD ya da başka bir ülkeye kayıtlı GSM hatlarının kullanılması, örgütün üst düzey abilerinin kullandığı yöntemlerdendir. Abone bilgilerinden sadece hangi ülkeye ait olduğunun görülebilmesi nedeniyle zaman zaman tercih edilebilmektedir. Kiralık hatlar vasıtasıyla kriptolu IP telefon kullanılması, özellikle yurt dışındaki okullarla irtibatta kullanılan yöntemlerdendir. Canlı kurye kullanılması, en sağlıklı haberleşme yöntemlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Talimat almak ve faaliyetler hakkında bilgi vermek amacıyla doğrudan ABD/Pensilvanya’ya gidilerek Fethullah Gülen ile yüz yüze görüşülmekte ve talimatlar bizzat alınmaktadır. Fethullah Gülen’in çok önemli hususların yüz yüze görüşülmesi yönünde talimatı olduğuna dair bilgiler mevcuttur. Örgüt mensupları isim zikretmekten imtina etmekte, 'abi' ya da 'hocam' şeklinde genel ifadeler kullanılmaya özen gösterilmekte, il ve ilçe imamı ise genel olarak kod isim kullanmaktadır. Örgütsel görüşmeler sırasında hizmet, şakirt, Fethullah Gülen, cemaat gibi kelimelerin telefonda zikredilmemesine özen gösterilmekte, buluşma yeri söyleneceği zaman şifreli ifadeler kullanılmasına önem verilmektedir. Örgüt toplantılarında verilen talimatlar ufak kağıtlara yazılmakta hatta bunların lüzumu halinde yok edilebilmesi için yenilebilir özellikte olması sağlanmaktadır. Bylock programı ile ilgili yapılan araştırma ve tespitler sonucunda, FETÖ/PDY mensubu kişilerin örgüte özel haberleşme programı olan ByLock sisteminde örgütsel mensubiyeti olmayan kişilerin yer almasının mümkün olmadığı tespit edilmiştir."
MÜLKİYE, MİT, TSK VE EMNİYETTE ÖRGÜTLENME
Örgütün devlet içerisinde en güçlü olduğu alanların başında güçlü bir istihbarat ağına sahip olmasının geldiğini belirten savcı, kamu kurumlarında çalışan örgüt mensuplarının elde ettikleri bilgileri örgüte aktardığını ve toplanan bilgilerin yukarıda birleştirilerek büyük bir havuz oluşturulduğunu ifade etti. Örgütün hedeflerine ulaşmak için havuzdaki bilgi ve belgeleri amaca uygun hale getirerek hasım cephedeki kişi ve kurumlar aleyhinde kullandığını vurgulayan savcı, sürecin olayın kendilerine yakın medyaya sızdırılması ve kamuoyu oluşturulması ile başladığını belirtti. İddianamede, FETÖ/PDY terör örgütünün Mülkiye, MİT, TSK ve Emniyet bünyesinde örgütlenerek güvenlik bürokrasisi ve istihbarat alanında bir ağ oluşturma yoluna gittiği de kaydedildi.
KÜÇÜK BİR CEMAATTEN, MİLYONLUK KİTLEYE
Fethullah Gülen'in, 1960’lı yılların sonlarında Kestanepazarı Camii imamı olarak görev yaptığı dönemde, küçük bir cami cemaatine hitap eden bir din adamı profili taşırken, zamanla sayıları milyonlarla ifade edilen bir kitleye hitap eder hale geldiği kaydedilen iddianamede şöyle denildi:
"Örgütün asıl amacını bilmeyen pek çok kişi ve kesim tarafından desteklenmiş ve takdir görmüştür. Gerekli maddi kaynaklar ise ihtiyaç sahibi öğrenciler için yardım adı altında gelenekçi tarzla fitre, zekât, bağış, hibe, himmet gibi adlarla doğrudan para temini ya da kurban derisi, gıda yardımı gibi ayni yardımlar yoluyla karşılanmıştır. Örgütün mali yapısı, zaman içerisinde son derece geniş bir ağ haline gelmiştir. Bu kapsamda yapılanma zaman içerisinde profesyonelleşmiş, bünyesinde bankası, holdingleri, basın yayın kuruluşları, eğitim kurumları, ticari işletmeleri, hastaneleri, STK’ları ve çok sayıda kurum ve kuruluşu olan, milyar dolarla ifade edilen gelir/gider rakamlarına ulaşan dev bir organizasyon haline gelmiştir. Örgüt denetimindeki eğitim kurumları ve diğer kurum/kuruluşları aracılığı ile topladığı yardımlar veya ticaret yoluyla elde ettiği kazancın miktarını belirlemek mümkün görünmemektedir."
BYLOCK KULLANMIŞLAR
Lice ilçesinde görev yapan ve 18 Temmuz günü görevden uzaklaştırılan şüphelilerin FETÖ/PDY terör örgütü üyelerinin kendi aralarında kullandıkları BYLOCK isimli yazışma ve mesajlaşma programını kullandıklarının tespit edildiğini belirten savcı, örgüt lideri Fethullah Gülen'den gelen talimatta "Tüm üyeler Bylock programı üzerinden görüşmeler yapsın, normal telefonla görüşme yapanlar hizmete ihanet etmiş olur" denildiğini de hatırlattı. Bylock programının flash bellek ile kurulum dosyasının telefona kopyalanması ile başlayan bir mesajlaşma programı olduğunu ifade eden savcı, giriş şifresi oluşturulduktan sonra sisteme Türkiye haricinden başka bir ülkenin server sistemi üzerinden bağlantı sağlandığı, bu bağlantının genellikle ABD üzerinden gerçekleştirildiği, Bylock veri tabanının Kanada'da olduğunu vurguladı. Bylock üzerinden gönderilen mesajların mesajı gönderdikten sonra alıcı tarafından silinmemiş ise 24 saat içerisinde sistem tarafından otomatik olarak silindiğini vurgulayan savcı iddianamede şu ifadelere yer verdi: "Bylock programının ilk başta İngilizce olarak üretildiği ve örgütün kullanımına sunulduğu, daha sonra Türkçe yazılım güncellemesi yapılarak FETÖ/ PDY'nin hizmetine sunulduğu, bu programa ait versiyonların App store ve Play store mağazalarında bulunmadığı tespit edilmiştir."