Kader insanları zaman zaman yol ayrımlarına getirir.

Sadece insanlar değil, kurumlar ve ülkeler için de geçerli bu.

Görünen o ki ; MHP ve Ülkemiz de birbirlerine sıkı sıkıya bağlı bir şekilde bu yol ayrımına geldiler artık.

Ülkemiz, Recep Tayyip Erdoğan ve hala O’nun sıkı kontrolünde olan AKP tarafından Cumhuriyetimizin temel prensiplerinden hızla uzaklaştırıldı ve bir dönüşüm süreci yaşadı. 

Artık bu dönüşümün son rütuşunu yapmaya hazırlanıyorlar. ‘’Başkanlık Sistemi’’…

‘’Başkanlık Sisteminin’’ Türkiye’yi nasıl bir meçhule sürükleyeceği belli değil.

Peki bu duruma nasıl engel olabiliriz ?

CHP engel olabilir mi ? Net bir şekilde görülüyor ki ; Hayır.

HDP bu süreçle zaten ilgilenmiyor. Onların gündemi bizimkiyle çok ama çok farklı. Hatta bu süreç onların işine bile geliyor.

Geriye kim kalıyor ? MHP…

Evet, Ülkemizi sürüklendiği meçhulden kurtarabilecek görünürdeki tek seçenek MHP.

Peki neden ?

Çünkü MHP, hem sağdan hem soldan oy alma potansiyeline sahip tek muhalefet partisi.

Çünkü MHP, AKP’ye istikrar ve mecburiyet çerçevesinde oy veren ortalama seçmenin oy vermekten imtina etmeyeceği tek parti.

Çünkü MHP, hem muhafazakar hem de modern dünya görünüşüne sahip insanları çelişmeden bir potada toparlayabilecek ve onların değerleri ile kavgası olmayan tek parti.

MHP’de bu potansiyel var.

Ancak sorun şu ki ; MHP mevcut hali ile bunu yapabilecek durumda değil.

Yani, un,yağ,şeker var ama helva yapılamıyor.

3 Kasım sonrası meydana gelen ‘’değişim’’ talebi işte bu sebepledir.

Her türlü imkan olduğu halde beklenen başarıyı sağlayamayan ve başarma ihtimali de uzun süredir görünmeyen Devlet Bahçeli ve yakın ekibinin gitmesi, yerine önce MHP’lilerin,sonra Milletin güven ve teveccühünü kazanacak bir lider ve yönetimin gelmesi beklentisi ve mücadelesidir ‘’değişim’’ talebinin ana hedefi.

Çünkü ancak bu şekilde Recep Tayyip Erdoğan’ın hedeflediği ‘’başkanlık’’ diye adlandırılan ama ‘’padişahlık’’ olacağı anlaşılan sürecin önüne geçilebilir.

Çünkü ancak bu şekilde iktidara yürüyen bir MHP ortaya çıkar ve AKP’nin Ülkeye verdiği tahribat tamir edilerek Ülke normalleşme sürecine girebilir.

Bu sebepledir ki MHP’deki değişimi MHP’liler kadar hatta onlardan daha fazla diğer siyasi ve sosyal odaklar izlemekte, sürece müdahil olmaya çalışmaktadırlar.

Daha düne kadar MHP ve Devlet Bahçeli’den nefretle bahseden AKP sözcüleri ve yandaşı medya, bu değişimin kendileri için sebep olabileceği yıkımın farkında olduğu için bir anda ’’ Devlet Bahçeli sevenler derneği’’ gibi çalışmaya başlamıştır.

Ancak bu sürecin asıl acı verici tarafı Sayın Devlet Bahçeli ve yakın ekibindeki Semih Yalçın, Celal Adan vs. isimlerin , ‘’değişim’’ isteyen Ülkücülere karşı kullandığı nefret dili ve AKP cenahından gelen desteğe karşı kayıtsız kalmamaları hatta bu desteği talep eder bir tavır sergilemeleridir.

AKP’ye teslim olmuş bir MHP Genel Merkezi manzarası ‘’değişim’’ talebinin haklılığını ortaya koyduğu gibi daha da kamçılamaktadır.

Peki nasıl bir değişim ? Yani MHP’de değişim kim yada kimlerle olmalı, metot ne olmalıdır ?

Öncelikle belirtmek isterim ki ; Değişimden kastedilen sadece ve sadece lider ve kadrosunun değişimi değildir. Değişim bunlarla birlikte topyekün bir zihniyet değişimi ve bunun somut olarak MHP Tüzüğüne yani Partinin Anayasasına yansımasıdır.

Partiye üye olmaktan tutun da, teşkilatın her kademesine, Genel Başkan olmaya kadar her türlü makam ve mevkiye seçilme şartlarının daha demokratik bir hale getirilmesi , merkezden çevreye değil, çevreden merkeze doğru bir yapılanma temel beklentidir.

Ülkeye demokrasi vaat eden bir MHP bunu önce kendi içinde gerçekleştirmelidir. MHP’liler artık bir kişinin iki dudağı arasında siyaset yapmak istemiyorlar. Tüzük tam anlamıyla demokratik hale getirilmelidir.

MHP’liler açısından en önemli konu budur. 2. Bir Devlet Bahçeli vakası yaşamak istenmiyor. Mevcut yönetimin ‘’el eli yıkar,elde döner yüzü yıkar’’ şeklinde tabir edilebilecek ‘’ben beni seçecek teşkilatı ve delegeyi seçerim, onlarda döner beni seçer’’ anlayışı acilen yok edilmelidir. Zira artık hareketin kurucusu ve banisi Alparslan Türkeş’in yani Başbuğ’un olmadığının , sadece lider seçtiğimizin bilinci ve farkındayız.

Bu mesele hallolduktan sonra lider kim olmalı ve kadro nasıl olmalıdır konusuna değinebiliriz.

Çağrı heyeti tarafından 15 Mayıs’ta kongrenin toplanacağı açıklandı. Şu ana kadar kongrenin toplanmasına mani olacak bir durumda görünmüyor.

Toplanacak bu kongre için Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Ogan,Koray Aydın, Süleyman Servet Sazak, Suat Başaran Genel Başkan adaylıklarını açıklamış durumdalar.

Sayın Meral Akşener , MHP’nin bu süreçte ihtiyaç duyduğu Millet içinde itibar sahibi olma özelliğine en çok haiz görünen aday. Gerek siyasi üslubu gerekse tecrübesi ve seceresi bir lider olarak Milletin teveccühünü kazanma sebebi.

Sayın Ümit Özdağ , sürecin bence öne çıkan ismi. Milli güvenlik ve dış politika konularına olan hakimiyeti takdire şayan. Ayrıca uzun yıllardır parti içinde yaptığı muhalif çalışmalardan dolayı hazırlıklı. Millet nezdinde beğeni sahibi bir isim. Ancak bu konuda Meral Hanım’ın gerisinde.

Sayın Sinan Ogan, sürecin en hızlı yol kat eden ismi. Açıkçası benim beklediğimin üzerinde bir performans sergiliyor. Zaman zaman muhalif kesimin sözcüsü olduğu intibaını veren çıkışları zekice. Özellikle Türk Dünyasına yönelik faaliyetleri alkışlanmalı. Genç insanları etkileme konusunda başarılı. Bu şekilde devam ederse MHP ilerisi için iyi bir lider adayı hatta lider kazanır ama şimdilik biraz erken gibi görünüyor.

Sayın Koray Aydın, sürecin klasiği. Uzun yıllar muhalefette bulunması kendisini yordu ve yıprattı. Sadece kendisini değil ekibini de. 2012 kongresinde eline geçen fırsatı iyi değerlendirememesi ve sonrasında yaşananlar en büyük handikapı. Kim ne derse desin MHP’yi en iyi tanıyan Genel Başkan Adayı Sayın Koray Aydın’dır. Ancak, Millet nezdinde lider olarak göreceği teveccüh MHP’nin ve Ülkemizin yukarıda açıkladığımız şartları çerçevesinde yeterli olacak gibi görünmüyor.

Sayın Süleyman Servet Sazak sürecin beyefendisi. Söylemleri ve davranışları ile birleştirici. İş dünyasındaki ‘’Sazak’’ soy isminin saygınlığıyla süreci daha kaliteli hale getirdi. Rahmetli Babası Şehit Gün Sazak Bey’in etkisiyle de Ülkücülerin sempatisine mazhar bir isim. Genel Başkan seçilme şansı şu an görünmüyor ama onu dışarıda görmek istemeyiz.

Sayın Suat Başaran sürecin hem içinde hem dışında. Adayım dedi ama şu ana kadar bir çalışmasını göremedik. Ülkü Ocakları eski Genel Başkanlarından olması dolayısı ile kendisinin adının bu süreçte geçmesi bile bizim açımızdan sembolik anlam ifade ediyor.

Durumu toparlarsak ; MHP’nin ve Ülkemizin şartları göz önüne alındığında Sayın Meral Akşener mevcut şartlarda en akılcı tercih olarak görünüyor.

Ancak sadece O’nun Genel Başkan olması yetmez. İzah ettiğimiz gibi öncelikle demokratik bir tüzük , adı üstünde ‘’Tüzük Kongresinde’’ çözülmelidir.

Yukarıda saydığımız özellikleri ile diğer Genel Başkan adayları da adeta bir pazılın parçaları gibidir. Ve mümkünse tamamını Başkanlık Divanında görmek isteriz.

Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış isimler başta olmak üzere Hareketin sembol olmuş ancak mevcut yönetim tarafından dışlanmış isimleri de yeni yapıda etkin rol almalıdır.

Ancak Sayın Meral Akşener’in açık ara öne çıktığı bu süreçte tereddütlere yol açan bazı isimlerin kendisinin etrafını sarma çabalarını herkes açık net görmektedir. Bu isimler geçmişte Sayın Devlet Bahçeli’nin yanlış uygulamalarına tetikçilik yapan ya da kendisinin istenmedikleri halde illere kontenjan olarak dayadığı isimlerden bazılarıdır.

Sayın Meral Akşener’e bu isimlerden bir tanesi ile şikayetleri şahsen iletmiştim. Açıkçada yazayım Devlet Bahçeli’nin eski özel kalem müdürü Sayın Ömer Karakaş. Aynı şikayetler bir çok isim için geçerli.

Bu ve benzeri isimlerin sürekli Meral Akşener’in peşinde gezmesi ve kendisiyle birlikte fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmaları Meral Akşener’e zarar veriyor.

İnsanlar açıkça tepkilerini dile getiriyor ve soruyorlar ‘’Değişim iyi de Meral Hanım dışında değişen bir şey görünmüyor, dün bize zulmeden isimler bu sefer de Meral Hanımın etrafını sarmış, bu mu değişim ? ’’ .

Ben bu hususta Meral Akşener’in bir dahli olduğunu sanmıyorum. Neticede bu süreçte gelene git denmez. Ama artık bu konuda hassas olması gerektiği kanaatindeyim.

Şimdilik durum böyle görünüyor. Ama ne derler ‘’siyasette 24 saat çok uzun bir süredir’’.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.