Öne Çıkanlar Yeniden Refah Parti Bafra Gençlik ve Spor Bayramı

Dr. Aynur Dağdemir'i Saygıyla Anıyoruz
Samsun’da özel bir hastanede kadın doğum uzmanı olarak çalışan meslektaşımız Dr. Aynur Dağdemir’in, 19 Kasım 2015 tarihinde sekreterinin eski eşi tarafından bıçaklanarak vahşice öldürülmesi, biz kadın hekimler için cinayetin 25 Kasım’ın hemen arifesinde gerçekleşmiş olması nedeniyle her yıl “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü”nün sembolü haline gelmiştir.

Hekime yönelik şiddetin kamusal-toplumsal alanda çokça gündemde olduğu bu günlerde Aynur arkadaşımızın öldürülmesinin öncelikle bir kadın cinayeti olduğunu yeniden hatırlatmak isteriz. Ancak söz konusu olayın yalnızca bir kadın cinayeti olarak değerlendirilmesi yeterli olmayacaktır; cinayetin hastanede, meslektaşımızın görevi başında olduğu sırada işlenmiş olması, hekim-hasta ilişkisine ve hekimlik uygulamasına bağlı olmasa bile olayın bir “hekime yönelik şiddet- hekim cinayeti” olduğu gerçeğini de ortadan kaldırmamaktadır. Bizler Aynur arkadaşımızın öldürülmesini ayrımcılığın ve şiddetin toplumsal olarak normalleştiği, kadın cinayetlerinde faillere tahrik ve haksız ceza indiriminin neredeyse şiddeti uygulayana bir ödül gibi verildiği egemen ataerkil sistemin bir sonucu olarak görüyoruz.

Şiddet toplumsaldır, çok boyutludur ancak özellikle toplumsal cinsiyet temelli şiddet olmak üzere şiddetin kaynakları birdir. Bugün için ataerkil küresel kapitalizm ve onun devamlılığını sağlayan baskı ve zor aygıtları tarafından şiddet üretilir; bu şiddet potansiyel bir toplumsal denetim aygıtı olarak süre giden iktidarları besler. Binlerce yıldır bu eşitsizliği yaşamayı tercih etmemiş olan kadınlar bu şiddeti yaşamak zorunda kalmaktadır.

Türkiye’nin imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsiz güç ilişkilerinden, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılıktan kaynaklandığını söylemektedir. Bu anlayışla yaklaşıldığında kadına yönelik şiddetin önlenmesi için en başta kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsizliğin, bu eşitsizliği besleyen toplumsal cinsiyet rollerinin ve önyargıların ortadan kaldırılmasına yönelik politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu konuda politika geliştirmek öncelikle hükümetin ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yetkililerinin sorumluluğundadır. Ancak Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke olmasına rağmen pek çok yetkili kişi kadınlarla erkeklerin eşit olmadığını ve fıtratları gereği eşit olmayacağını açıklamıştır. Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının da desteklediği açıklamalar hükümetin kadına yönelik şiddete yaklaşımını ilk elden ortaya koymaktadır. Yaşanan şiddetin sonuçları da bunu göstermektedir. Türkiye’de son 7 yılda en az 1964 kadın katledilmiştir. Öldürülen her 4 kadından biri boşanmak istediği için öldürülürken 2016’da bu ülkede boşanmayı önleme komisyonu kurulmuştur.

Kadına yönelik şiddete karşı politika geliştirmek konusunda en sorumlu devlet görevlilerinin kadınlara yönelik şiddetin kadınlar bir hata yaptıkları için değil toplumsal cinsiyet rolleri ve eşitsizlikten kaynaklandığını, bunlarla etkin mücadele mekanizmaları ve politikaları geliştirilemediği için artarak devam ettiğini görmezden gelen açıklamalarda bulunması mevcut hükümetin şiddete karşı bütünlüklü politikalar geliştirmek konusunda son derece geri bir noktada olduğunu göstermektedir. Siyasal iktidar kadınların mümkün olduğunca erken bir yaşta evlenmesi ve mümkünse hiçbir şekilde ayrılmaması için boşanmaların önlenmesi için çaba göstermektedir.

Bu ülkede Sağlık Bakanı’nın “Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir” dediğini duyduk. Hükümet 16 yıllık iktidarında kadını korumak ve güçlendirmek yerine kadının en çok eşitsizliğe, şiddete, sömürüye maruz kaldığı aileyi korumakla meşgul olmuştur.

Bizler;

· Kadın düşmanı ve erkek egemen gerici zihniyete dayalı devlet politikalarına,
· AKP hükümetleri döneminde hızla artan kadın katliamlarına ve kadına yönelik her türlü şiddete,
· Haksız tahrik indirimlerine ve her türden cezasızlık pratiklerine

HAYIR diyoruz.

· Tüm sağlık kurumlarında şiddetin önlenmesi ve sağlık çalışanlarının şiddetten korunmasına yönelik olarak sağlıkta şiddet yasasının bugün gündemde olan torba yasa içinde olmadığını söylüyoruz. KHK rejimi ve güvenlik soruşturmaları adı altında hekimliği engellemek yerine hükümetin hekime ve sağlık çalışanlarına şiddetin temel nedeni olan ve performansa dayalı ödeme, katkı payı, esnek çalışma düzeni, kışkırtılmış hasta istekleri ve sağlık çalışanlarını aşağılayıcı siyasi söylemlerle sürdürülen sağlık politikalarına son vermesini

TALEP EDİYORUZ.

· Savaşın ve şiddetin olmadığı; şiddet görmediğimiz, kadına yönelik şiddetin daha gerçekleşmeden, tehdit ve fiziki şiddete yeltenme aşamasında ciddi bir suç sayılıp, ağır şekilde cezalandırıldığı; şiddet uygulayanları tahrik indirimsiz yargılayan mahkemelerin olduğu

· Hiçbir yerde tacize-tecavüze uğramadığımız, sokaklarda özgürce dolaşabildiğimiz; çocuk doğurup doğurmayacağımıza, kaç çocuk doğuracağımıza, ne zaman evlenip ne zaman boşanacağımıza kendimizin karar verdiği

BİR ÜLKE İSTİYORUZ.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, savaşa, ırkçılığa karşı; kadın dayanışmasını örüyoruz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ KADIN HEKİMLİK VE KADIN SAĞLIĞI KOLU

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.