Türkiye 15 Temmuzda çok büyük bir ihanet girişimiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu hain saldırı bütün siyaset kurumlarına, Türk devletinin kuruluş esaslarına ve son tahlilde milletimizin tamamına yapılmış, Türk devletinin milletiyle birlikte tarihten silinmesi planlanmıştır.
MHP ve O’nun Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli bu kalkışma karşısında tavrını çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Genelkurmay Karargâhı işgal edilmiş, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları rehin alınmış ve henüz Cumhurbaşkanından haber alınamazken, Sayın Başbakanı bizzat arayarak, kalkışmanın asla kabul edilemeyeceğini, milletin ve hükümetin yanında olduğunu bizzat iletmiştir. Daha sonra yazılı bir basın açıklamasıyla MHP’nin her türlü demokrasi dışı arayışların karşısında olduğunu, darbe teşebbüsünde bulunanların derhal hukuka teslim olmaları gerektiğini korkusuzca ifade etmişlerdir.
Bu kalkışma kardeşi, kardeşe kırdırma kalkışmasıdır. Ancak, Aziz Milletimiz, 15 Temmuz gecesi tüm dünyaya özlemle beklenilen, birlikteliğini ve dik duruşunu göstererek, birlik ve beraberlik içinde, tek yumruk halinde, bu vatanın asla işgallere ve bölünmelere izin vermeyeceğini bu vatan ve Türk milletinin ilelebet payidar olacağını ilan etmiştir.
15 Temmuz darbe girişimini asla tasvip etmiyoruz ve yapılan darbe girişimini şiddetle kınıyoruz, lanetliyoruz. Bunu kurgulayanların ve uygulayanların da şiddetle cezalandırılması gerektiğine inanıyoruz.
Bu ihanet girişimini gerçekleştiren FETÖ/PDY ile sonuna kadar mücadele edilmelidir. Ancak bu mücadele hukuk içerisinde yapılmalı, telafisi mümkün olmayan hareketlerden kaçınılmalı, devletimize yeni düşmanlar kazandırılmamalıdır.
Devletimizi sıkıntıya sokacak, toplumsal yanılgıya neden olacak hareketler edilmemeli, birlik beraberlik ruhu bozulmadan mücadeleye devam edilmelidir. Ancak 15 Temmuz sonrası başlatılan operasyonlarda bu güne kadar sivil ve askeri hayatta hep alt kademelerle uğraşıldı. Elbette onlar arasında suça bulaşmış olanlar varsa mücadele edilmelidir. Adil yargılama kuralları içerisinde onların da cezasız kalmaması gerekir. Fakat terörün siyasi ayağıyla neden mücadele edilmediğini de sorgulamamız gerekmektedir. Bu mücadele başlamadığı sürece ülkemiz yeni risklerle karşı karşıyadır.