Konuşmasına Hatay’da meydana gelen orman yangını ve Türk futbolunun önemli isimlerinden Nevzat Güzelırmak’a başsağlığı dileyerek başlayan Teknik Direktörümüz Ertuğrul Sağlam, “Hatay’daki hepimizi üzen yangın vesilesiyle tüm ülkemize, Hatay’daki vatandaşlarımıza ve yangından zarar gören herkese geçmiş olsun diliyorum ve inşallah bir daha böyle üzülecek bu türlü olaylarla da karşılaşmamayı temenni ediyorum” dedi.
Takımın geçmiş yıllarda yaşadıklarını anlatan Ertuğrul Sağlam, “Hayat geriye bakarak anlaşılır, ileriye bakarak yaşanır. Samsunspor olarak bu sözden hareketle değerlendirecek olursak, geldiğimiz noktada neredeyiz, nerelerden nerelere gelmişiz. Onu da daha iyi anlayabilmek için geçmişe biraz gitmek istiyorum. Geçmişi iyi okuyabilirsek, iyi analiz edebilirsek, iyi değerlendirebilirsek geleceğimizi de bu edindiğimiz tecrübeler doğrultusunda aslında daha güzel bir şekilde planlayabiliriz.
Dolayısıyla 2 sene öncesine döndüğümüz zaman Samsun’u ve Samsunspor’u seven herkesin çok ciddi endişe ile ‘bu takım nereye gidecek, bu takımın hali ne olacak’ denirken, başkanımız Yüksel Yıldırım, İsmail Uyanık’ın da teşvikleriyle bu takımı alıyorlar ve tekrar ayağa kaldırma adına çok ciddi yatırımlar yapıyorlar. Sonrasında çok ciddi paralar harcanıyor, iyi oyuncular alınıyor, çok büyük yetenekler takıma dahil ediliyor ve herkeste şöyle bir beklenti oluşuyor. ‘Bu takım devre arasına 15 puan farkla girer.
Mart ayında da şampiyonluk kupasını kaldırır’ gibi aşırı bir özgüven, futbolun hiç kaldıramayacağı seviyede farklı bir güven oluşuyor. Sonrasında da gelinen noktaya baktığımız zaman çok fazla para harcamanın, çok fazla oyuncu almanın, çok fazla sayıda yetenekli oyuncuyu takıma transfer etmeyi, maçları 20-25 bin kişi ile oynamanın başarıyı getirmediğini hep beraber yaşadık.
İkinci seneye başlandı. O senenin Kasım ayında biz de Samsun’a geldik. Daha fazla transferler, daha fazla harcanan paralar, yine aynı söylemler ve aynı beklentiler oldu. Sonrasında yine futbol adına bence olması gereken birçok şeyin eksik yapıldığını, bir ortam ve sonrasında Manisa FK ile başlanılan mücadele, arada iniş ve çıkışlar, kaoslar oldu. Biz de benim doğum günüm olan 19 Kasım tarihinde Samsunspor ile anlaştık. Aslında biz o tarihten bir hafta önce Samsunspor ile anlaştık ve Mustafa Aztopal’a ben ‘Hacettepe maçından sonra takım Hekimoğlu Trabzon maçına gidecek. Siz maçı oynayın ben de ondan sonra Samsun’a gelirim’ demişti.
Mustafa Aztopal’da bana ısrarla ‘hocam sizden rica ediyorum. Bu maç bizim için çok önemli. Senin Trabzon’da olman gerekir. Bu takımın yanında olmanı çok istiyorum’ demişti. Birkaç defa ısrarla söyleyince bende kıramadım ve beraber ekip arkadaşlarımızla Trabzon’a gittik. Maçtan önce oyuncularla ufak bir toplantı yaptık. Bizim Samsunspor ile maceramız Hekimoğlu Trabzon maçı ile başladı” diye konuştu.
Takım için kısa, orta ve uzun vadeli planlar yaptıklarını ifade eden Ertuğrul Sağlam, “O gün geldiğimiz nokta da şunu çok açık ve net bir şekilde gördük. Yönetim parçalanmış, taraftar Hacettepe maçında takımı yuhlamış. Ona tepki olarak oyuncular atılan ikinci golden sonra taraftara farklı tepkiler koymuş. Taraftar kendi içerisinde bölünmüş.
Camiada tam anlamıyla bir kaos ortamı ve Manisa FK’nın futbol tarihinde belki de görülmemiş istatistikle 14 maçta 42 puanlık bir performansı ve sonrasında bir önceki sene yaşanan başarısızlıktan sonra Keçiörengücü’ne geçilip, Play-Off’da Sakaryaspor’a elendikten sonra ‘yine mi Play-Off oynayacağız, biz Play-Off’u beceremiyoruz, hayallerimiz suya mı düşecek’ denildiği bir ortamda görevi kabul ettik ve birçok insanın da ‘hocam sen ne yapıyorsun, bu nasıl bir karardır’ serzenişi ile karşılaştım. İşin bir tarafında profesyonellik yani maddi anlamda değerlendirmeyelim. Kendi geleceğim adına ben bu futbola ait değerlerin yanına Yüksel Yıldırım’ın ve holdingin gücünü de koyduğumuz zaman Türk futboluna altın harflerle yazılacak bir başarıyı ‘tekrar burada yakalarım’ beklentisi ile birçok teklifi bir kenara bırakarak buraya geldim.
Bizim kariyerimizdeki bir antrenörün o ortamda Manisa FK’nın iyi giderken her maçını kazanırken, 6 puan gerideki bir takıma gitmesi çok akıl karı bir iş değil. Biz buraya tabiki işin bir tarafında profesyonellik var ama diğer tarafında da bu şehri sevdiğimiz için bu takımın bizim için ne kadar önemli olduğu gerçeği ile yüzleşip bizim de artık bu takıma katkı yapmamız gerektiğine kendimi ikna ettikten sonra göreve başladım. Göreve başlarken resimde çok açık ve net bir şekilde gözümüzün önündeydi.
Başkanımız Yüksel Yıldırım ile oturduk kısa, orta ve uzun vadede bir plan ve programda anlaştık. Kısa vadede ikinci ligden kurtulmak, orta vadede hepimizin hayali olan bizim olmamız gereken yer olan takımı Süper Lige taşıyabilmek ve sonrasında da Süper Lige çıktıktan sonra orada kalıcı olmak. Hedefimizi biraz daha yükseltip Türk futbolunda yeni bir şampiyonu ortaya çıkarmak için burada olduğumuzu açık ve net bir şekilde ortaya koymuştuk” şeklinde konuştu.
TAKIM OYUNU, MÜCADELE, EKİP BİRLİKTELİĞİ, OYUN DİSİPLİNİ BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ
Takım oyunu, mücadele, ekip birlikteliği ve oyun disiplininin kendileri için vazgeçilmez olduğunu belirten Ertuğrul Sağlam, “Geçtiğimiz sene geldik. Çok sıkıntılı bir ortamda ve dezavantajlarla işe başladık. Sonrasında şunu yaptık. Geldiğimiz gün camia tamamen parçalanmış, herkes birbirini suçlu olarak göstermeye çalışıyor. Futbol ortamında güzel bir söz vardır. ‘Galibiyetin anası ve babası çoktur, mağlubiyetler öksüzdür’ diye. Başarısızlıkta kimse üstüne pay almaz. Takım ikiye bölünmüş, bir futbol adına dezavantajların çok net bir şekilde görüldüğü, bireysel anlamda oyuncuların birbirinden ayrıldığı, taraftarın bazı oyunculara çok özel muamele yapıp çok farklı yere koyduğu, onlarda bu durumu takımın lehine değil de kendi lehine kullandığı bizim futbol adına hiç hoşlanmadığımız görüntüler vardı. Sonrasında takımı topladık ‘biz başarılı olacaksak bir defa iyi bir ekip birlikteliği oluşturmamız lazım. İyi bir takım olgusunu ortaya çıkarmamız lazım’ dedik. Sonuçta bizim hiç vazgeçmediğimiz bundan sonra da kesinlikle vazgeçmeyeceğimiz futbol adına bazı değerleri bu takıma uygulatma zorunluluğumuzu oyuncularımızla paylaştık. Takım oyunu, mücadele, ekip birlikteliği, oyun disiplini bunlar bizim vazgeçmeyeceğimiz şeylerdir. Oyuncularımızda çok ciddi anlamda potansiyel var. Ortada bir güç de var. Maalesef bu güç ve potansiyel doğru şekilde yönetilmemiş, doğru yönlendirilmemiş ve takımın menfaatine olacak şekilde değerlendirilmediği için de ortaya kötü bir görüntü ve tablo çıkmış. Bunu değiştirmekle ilgili çalışmalara başladık. Bizim için çok önemli olan ekip birlikteliğini uygulamaya başladık” dedi.
Başarının anahtarının ‘ben’ kavramını ortadan kaldırıp ‘biz’ bilincini yerleştirmek olduğunun altını çizen Ertuğrul Sağlam, “Kulüp içerisinde başkanımız, yöneticilerimiz, genel menajerimiz, teknik kadro, futbolcular, personel bizim için önemli bir grup. Hayatında ben herhangi bir başarıda ortaya çıkıp da ‘şu işi ben yaptım’ demedim. Bundan sonra da duyamayacaksınız. Ortada bir başarı varsa bunu hep beraber yapacağız. Orada futbolcu bizim için ne kadar önemliyse, başkan ne kadar önemliyse, oradaki aşçı, çimci, doktor, medyadaki arkadaşlarımız, oda görevlileri de bizim için önemli. Bunların hepsini başarıya yönlendirecek şekilde olayın içerisine almaya çalıştık. Hepsine ne kadar değerli olduklarını anlattık. Sonuçta da iyi bir ekip çalışmasını ortaya çıkarttık. Biz kulüp içerisinde bunu yaptık. Bir şehir takımıysanız şehir genelinde de bu yardımlaşmayı ortaya koymak zorundasınız. Şehri yönetenler vali, belediye başkanları, taraftarlar, taraftar dernekleri, sivil toplum kuruluşları, medya mensupları yani şehre değer katan her insandan biz ‘nasıl faydalanırız, nasıl katkı alırız’ bunu ortaya koymaya çalıştık. Sonucunda çok güzel bir ekip çalışması yaparak geçtiğimiz sezonu bitirdik. Oyuncularımıza her fırsatta ‘ben kavramını ortadan kaldıracağız, biz bilincini buraya yerleştireceğiz’ dedik. Bizim başarımızın anahtarı budur. Bir işi yapacaksak hep beraber yapacağız. Hep beraber bu işte sorumluluk alacak, fedakarlık yapacak, işini en doğru şekilde yapacak” diye konuştu.
Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam konuşmasına şöyle devam etti;“35 senelik profesyonel futbol hayatım var. 16 yaşında profesyonel takımda oynamaya başladım. Samsunspor’da futbolu bıraktım. Ertesi gün Samsunspor’da antrenörlüğe başladım. Şu anda da Samsunspor’da görevim devam ediyor. 1985-1986 senesinde profesyonel oldum. 35 senedir bu işin içerisindeyim. 18 sene Türkiye’de üst düzey futbol oynadım. 17 sene de antrenörlük yaptım. İlk Süper Ligin altında çalıştığım takımda Samsunspor. Bunun yanında birçok üst düzey takımda görev yaptım. Kendi işimle ilgili üniversite bitirdim. Yüksek lisans yaptım ve halen ben bu işi biliyorum diyemiyorum. Ama bazı insanlar karşımıza geçip, ‘hocam şu işi şöyle yapsan daha iyi olurdu. Bunu bu şekilde yapman lazımdı’ diyebilecek güveni biraz daha ileriye getirmek istiyorum ama kendime yakıştıramıyorum. Ben her şeyi biliyorum diyemezken mutlaka öğrenecek birçok şeyim olduğunu da ortaya koyuyorum. Ama bu takımın içerisinde günün belki de bütün zamanımı Samsunspor’la, oradaki oyuncularla geçiren ben birçok şeyi bilemeyeceğim ve 1.5 saat maçı seyreden insanlar çıkacaklar ‘hocam şunu sen yanlış yaptın. Şu şöyle olsaydı daha iyi olurdu’ diyecekler. Maç bittikten sonra konuşmak kolay, olayları değerlendirmek basit. 5 yaşında futboldan biraz anlayan birisi de çıkıp söyleyebiliyor. 5 tane oyuncu değiştiriyorsun, değiştirdiğin oyuncular takıma katkı sağlıyor o zaman çıkıp ‘hoca takıma ne hamleler yaptı’ bir sonraki maçta olmuyor. Bunu kötü olsun diye mi yaptık. Sonrasında bazen olmuyor. O zaman da çıkıyorlar ‘onun yerine bunu soksaydın daha iyi olurdu’ Maç bittikten sonra bende diyorum. ‘Onu sokmasaydık bunu soksaydık daha iyi olurdu’ diye. Benim arkadaşım bana geçende ‘yorum yapan spor yazarların takımları hiç maç kaybetmiyor’ diyor. Her maçı kazanıyorlar. O yüzden bizler buraya gönül verdik. Samsun şehri ve Samsunspor bizim için çok önemli. Buraya gönül verirken de göreve başladığımızda buradaki halka ve taraftara söz verdik. Sırtımızda çok ağır bir sorumluluğumuz var. Sorumluluğun bilincinde insanlar olarak çalışıyoruz, çabalıyoruz ve bizim bir hayalimiz var. Bizim hayalimiz Samsunspor’u Süper Lige çıkarmak ve sonrasında taraftarımızın, halkımızın, Samsunspor’u sevenlerin yıllardır çektiği o acıları ortadan kaldırıp takımlarıyla gurur duyan, gülerek futbol ortamında konuşabilen bir ortam oluşturabilmek. Bunun için çok çalışıyoruz. Başkanımız Yüksel Yıldırım çok heyecanlı, çok istekli ve bu işin olması için çok çaba sarf ediyor. Bizler de öyle, oyuncularımız da aynı şekilde öyle. Taraftarımızda biliyorum ki maçlar seyircili oynanmaya başlansa stada gelip takımımızı desteklesek onlara güç olsak diye sabırsızlıkla bekliyorlar. O yüzden kimse merak etmesin burada herkes canla başla çalışıyor. İnşallah biz senenin sonunda mutlu sona ulaşacağız. Bu takımı Süper Lige taşıyacağız ama bunu hep beraber yapacağız. En iyisi olma yolculuğu gerçekten meşakkatli bir iştir. Kolay kolay kimse bize yolu açıp ‘hadi git şampiyon ol’ demeyecek. Önümüze engeller çıkacak. Bu yolda taşlar olacak. El birliği ile hep beraber yolumuzu açacağız ve hedefimize ilerleyeceğiz. Bu işi hep beraber yapacağız. Biz yapacağız”
BİREYSEL OYUN MAÇ KAZANDIRIR AMA TAKIM OYUNU ŞAMPİYON YAPAR
“Bireysel oyun bizim insanımıza hoş geliyor. Sahanın herhangi bir bölgesinde bir oyuncu, iki oyuncuyu geçti, üçüncüyü de geçti tribünler hemen ayaklanıyor. Ondan sonra o topu kaptırsın kaptırmasın önemli değil. Ya da bir futbolcu birine bacak arası attığı zaman tribünler coşuyor. Sahanın neresinde olursa olsun ne türlü bir mücadele içerisinde olursa olsun bir oyuncu röveşata yaptığı zaman o top nereye giderse gitsin alkışlanır. Bizim futbol kültürümüzde bu var. Günümüz futbolu maalesef bireysel oyunu yani takım oyunundan uzak anlayışı kabul etmiyor. Biz 10 gündür İstanbulspor’u analiz ediyoruz. İyi bir kalecileri var ve futbolcu gibi oyunu yönlendirebiliyor. Yani top rakibe geçtiği zaman bir kişi fazla oynuyor. Biz de zaman zaman Nurullah ile bunu iyi yapıyoruz. Artık rakipler bir kişi fazla oynuyor. Dolayısıyla artık bir tane oyuncunun takım oyunundan uzak kalması hele hele iki tanesinin takım oyunundan uzak kalması felaket. Bireysel yetenekler tabii ki önemli ama bireysel yetenekleri ben hep kaymağa benzetirim. Ama takım oyununu da mücadeleyi de ekmek kadayıfına benzetirim. O yüzden bizim gerçeğimiz takım oyunu, mücadele, oyun disiplini, onun üzerine bireysel yeteneği de ekleyebiliyorsak o zaman bu iş tadından yenmiyor. Sadece bireysel belki bir gün size maç kazandırıyor ama yarı yolda bırakıyor ondan sonrası gelmiyor. Bireysel oyun size maç kazandırır ama takım oyunu da sizi şampiyon yapar. O yüzden biz bütün oyuncularımıza açık bir şekilde anlatmaya çalıştık ve uygulatmaya da çalışıyoruz. Bunun meyvelerini almanın da mutluluğunu yaşıyoruz. Bundan sonraki süreçte de inşallah bunu uygulamaya çalışacağız”
KORONAVİRÜS BİZİ VURDU
“Mart ayından beri maç oynayamamış olmak, kamp döneminde transferlerin tam gelmemiş olması, hazırlık maçı oynayamamamız ve sonrasında lige hazırlığımızı tam olarak tamamlayıp da başladığımızı söyleyemeyiz. Ondan sonra ilk maç Altay sonrasında maalesef bütün ülkemizi ve dünyayı etkileyen koronavirüs belası bizi gerçekten vurdu. Çok fazla bunu dile getirmiyoruz. Bir mazeret olarak bunu ortaya koymuyoruz. Çünkü biz bu kadroyu bu günler için yaptık. Dolayısıyla her futbolcu bizim için önemli ve her futbolcu en az en fazla değer verdiğimiz kadarda bizim için önemli. İkinci haftadan itibaren koronavirüs ile mücadele etmeye başladık. İlk Caner ile başladık, sonrasında Erkam ve Burak Çalık ile devam etti. Üçüncü haftasında Bandırmaspor deplasmanında 3 oyuncumuzu oynatamadık. Akhisarspor maçında 5 koronavirüs vakalı ve bir de Kevin Boli’nin sakat olması nedeniyle oynayamadı. Bunlar devam ediyor. Bu hafta İstanbulspor maçında da sıkıntılarımız olacak. Ama biz bu kadar dezavantajın içerisinde, koronavirüs ile bu kadar uğraşırken, sakatlıklarla bu kadar uğraşırken, kendi sahamızda en büyük kozumuz olan taraftarımızdan yoksun bir şekilde mücadelemizi verirken bir taraftan da işimizi görmeye çalışıyoruz. Bana göre ligin en zorlu deplasmanları olan Altay ve Bandırmaspor ile birlikte 4 haftada iyi işler çıkarttık. Akhisarspor’u da kimse küçümsemesin. 8-9 tane Süper Lig tecrübesi olan oyuncusu, birkaç tane Ümit Milli takımında olan oyuncuları var. En önemlisi geçtiğimiz seneden beri beraber oynayan oyuncular var. O bakımdan o karşılaşmayı da kazanıp geçmek bizim için önemliydi. Bu kadar dezavantajın içerisinde bir insan ‘çok iyi oynamadık’ diyebilir ama ‘bu takım bugün iyi oynamadı ama bu kadar eksiğe rağmen de iyi kazandı’ diyorsa bunda iyi niyet anlarım. Ama bu kadar eksiğe ve sıkıntıya rağmen, bu kadar dezavantaja rağmen ‘bu maçı da kazanmasını bildiler. Helal olsun’ diyorlarsa bu eleştirinin başımın üstünde yeri var. Ama çıkıp da bu kadar sıkıntı ile biz bu maçı kazanmışız, yolumuza kayıpsız devam ediyoruz. Biri çıkmış ‘takım bugün çok kötü oynadı. Haftaya maç kaybeder’ diyebiliyorsa ben bunun iyi niyetinden şüphe ederim. Bu takım sakatlar iyileşinde, koronavirüs belasından kurtulunca çok daha iyi bir takım haline gelecek. Beraber oynadıklarında, oyuncular birbirlerini tanıdıklarında, iki maç üst üste aynı 11 ile çıktığımız zaman inanıyorum ki bu çocuklar çok daha güzel işler yapacaklar ve çok daha keyif verecekler. Yapmamız gereken bir iş İstanbulspor karşılaşmasını kayıpsız devam edebilecek şekilde bu maçı geçmemiz gerekiyor. Hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Tabiki eksikliklerimiz olacak. Biz kadromuzdaki her oyuncumuza güveniyoruz. Her oyuncumuz da bizim için değerli. O maçta fırsat bulacak arkadaşlarımız kesinlikle sorumluluğun bilincinde hareket edecekler. Bu şansı bir fırsata çevirip, hem takımımız açısından bunu iyi değerlendirecekler hem de kendi gelecekleri açısından da ortaya kendileriyle ait bazı gerçekleri de açık bir şekilde sunacaklar”
Sakat oyuncular hakkında bilgi veren Ertuğrul Sağlam, “Gökhan Alsan’ın ve Tomane’nin bir sakatlığı var. Onlar bu hafta aramızda olmayacak. Boli sakatlıktan döndü. Dün de kısmi bir şekilde takımla antrenmanlara başladı. Hafta sonunda onu kullanmamız zor görünse de yine de kadroya almayı istiyoruz. Vukan Savicevic koronavirüsten etkilenip çıktı. Futbolcularımız 14 gün karantinadan sonra antrenmanlara başlıyor ama 14 günün vermiş olduğu olumsuz etkiler halen devam ediyor. Onları ortadan kaldırmak da zaman alıyor. Biz bu geniş kadroyu oluştururken bu günleri düşünerek oluşturduk. Sonucunda oyuncularımız hepsine güveniyoruz. Cumartesi günü çıkacaklar ellerinden geleni yapacaklar. Şampiyonluk yolundaki yürüyüşümüz de inşallah kayıpsız olarak devam edecek. Gyasi ve Ahmethan karantinadan yeni çıktılar. Fiziksel olarak eksiklikleri var. Kullanabildiğimiz kadar en verimli şekilde değerlendirmeyi düşünüyoruz” dedi.
İSTANBULSPOR MAÇINDA 2 OYUNCUMUZDAN YARARLANAMAYACAĞIZ
Teknik Direktörümüz Ertuğrul Sağlam konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Ertuğrul Sağlam, “Yarın covid-19 testimiz var. Veli ile Plumain ile koronavirüs nedeniyle İstanbulspor maçından yararlanamayacağız” diye konuştu.
KUBİLAY DEĞİŞMEYE BAŞLADI VE DEĞİŞMEYİ DE İSTİYOR
Kubilay’ın değişmeye başladığını belirten Ertuğrul Sağlam, “Kubilay hala bizim takımda devam ediyorsa bizim ondan hale beklentimiz var. Çünkü beklentimiz olmayan oyuncularımızın hepsini biz gönderdik. Kubilay bizim için önemli bir oyuncu, yetenekli de bir oyuncu. Daha evvelki oyun anlayışı günümüz futboluna uygun bir anlayış değildi. Bu anlayışı birkaç oyuncuda da biz gördük ve tespit etmiştik. Bu anlayışın Samsunspor’u nereye getirdiğini hepimiz biliyoruz. Bu oyuncular iki sene önceki takımda vardı. Kubilay da artık ‘ben bu takımın bir parçası olmak zorundayım. Takım oyununa kendimi uyarlamak zorundayım. Arkadaşlarıma topu kaptırdığım zaman takım savunmasına yardım etmek zorundayım’ı yapmaya çalışacak. Kubilay ile konuştuk o da çok daha farklı bir oyuncu olmaya başladı. Kubilay değişmeye başladı ve değişmeyi de istiyor. Kubilay bunu yapmak istemeseydi, o maçta öyle bir golü de atamazdı. Hayat geriye bakarak anlaşılır, ileriye bakarak yaşanır. O yüzden herkes geçmişe bakacak” şeklinde konuştu.
ZİRAAT TÜRKİYE KUPASI BİZİM İÇİN ÖNEMLİ
Ziraat Türkiye Kupası’nda da gidebildikleri yere kadar gitmeyi istediklerini ifade eden Ertuğrul Sağlam, “Ziraat Türkiye Kupası bizim için önemli. Hedeflerimizden bir tanesidir. Biz geniş bir kadro oluşturduk. Bu kadroda başlayacak olan kupa mücadelesinde de geniş kadrodan yararlanmak için değerlendireceğiz. Dün şehrimizin takımı olan Çarşambaspor’un maçını izledim. Mağlubiyetinden dolayı üzüldük. A Spor gerçekten güzel bir hizmet veriyor. Bizim de hedefimiz Türkiye kupasında devam edebildiğimiz kadar etmek. Geçen sene çok zorlu bir yarış içerisinde bunu götürebildiğimiz kadar götürdük. Hatta Çaykur Rizespor’a da çok şansız bir şekilde elenmiştik. Her şeyde bir hayır vardır. Belki de geçen seneki elenme bizi şampiyon yapan elenmeydi. Çünkü ondan sonra Galatasaray ile oynayacaktık. Manisa FK maçının arasına girecekti. Zaten o dönemde çok kısıtlı kadromuz vardı” dedi.
Konuşmaların ardından Teknik Direktörümüz Ertuğrul Sağlam, basın mensuplarını ağırlayan Peçko Fırın Firma Sahibi Gökhan Sarıçam’a isminin yazılı olduğu 55 numaralı Yılport Samsunspor forması hediye etti.