"Vatandaşlarımızın bilmesi gerekiyor ki hem bankacılıkta hem de sermaye piyasası sisteminde oyunun kuralları bellidir ve sistemin bütün aktörleri aynı hukuka tabidir. Her iki kurum da sorumlu kılındıkları alanlarda sistemin sağlıklı çalışmasını sağlamakla yükümlüdür.
Tabii, bu durum, kuralların herkese eşit uygulandığı, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalındığı demokratik sistemler için geçerli, bizdeyse durum çok farklı.
Buna basit bir örnekleme yaparsam; Sayın Cumhurbaşkanı 19 Ağustos günü bir açıklama yaparak iki gün sonra müjdeli bir haberi kamuoyuyla paylaşacağını söylüyor. Aynı dakikada her yere haber uçuruluyor, bütün yandaş kanallarda şu kadar doğal gaz bulunduğu haberleri dönmeye başlıyor. Borsada işlem gören enerji hisseleri birdenbire tavan yapıyor. Müjde randevusu verildiği günle müjdenin açıklandığı gün arasında geçen sürede bu hisselere para yatıranlara yüzde 20-25 kâr ettiriliyor.
Sağlıklı işleyen bir sistemde böyle bir manipülasyon yapılabilir mi?
Bu vurgunu yapan kimlerdir?
SPK'nin görevi bunu ortaya çıkarmak değil mi?
SPK ne yapmıştır bu konuda? Maalesef oturup seyretti.
Verdiğim örnekten de görülüyor ki bugünün Türkiyesi'nde bu evrensel ilkelerin esamesi bile okunmuyor. Bankacılık sistemi iktidarın siyasi çıkarları doğrultusunda çalıştırılıyor. Sermaye piyasası, yine, siyasi iktidarın çıkarlarına hizmet edecek şekilde dizayn ediliyor. Kimlerin fonlanacağına, kimlerin yok edileceğine bir siyasi otorite karar veriyor. Yetkiyi elinde bulunduran kurumları da bu iş için maşa olarak kullanıyor.
O irade vatandaşa IBAN numarası gönderip para isteyen, sonra dönüp hazinedeki paraları garanti ödemeli ihalelerin verildiği patronlara oluk oluk akıtan iradedir.
Bu irade pandemi döneminde daha da dara düşen ve borcunun yeniden yapılandırılmasını isteyen çiftçiye sırtını dönüp küçük mutlu bir azınlığın devlete olan vergi borcunu uzlaşma maskesi altında silen iradedir.
Hep yandaşlarla mı uzlaşacaksınız? Bir defa da traktörü, tarlası haczedilen çiftçiyle uzlaşsanıza!
Bu devlete kırk yıl vergi ödeyen fakat pandemi döneminde kapatılan iş yerinden hâlâ stopaj vergisi tahsil etmeye çalıştığınız esnafımızla uzlaşsanıza.
İktidar tercihini zaten yaptı; çiftçinin traktörünü haczetti, esnafa da "Ne hâlin varsa gör." dedi ama kur yükseldiği için istediği kârı elde edemeyen yayıncı kuruluşa 90 milyon dolarlık kıyak çekti.
Bugün ülkemiz ekonomisinde ciddi bir güven ve istikrar sorunu vardır. Öngörülebilirlik ve güven sağlamak için devletin önce vatandaşına hizmet eder hâle getirilmesi gereklidir.
Devletin kurumsal kimliği sıcak siyasetin yani bir partinin organı olmaktan çıkarılmalıdır. Devleti yönetenler devletin kurumlarına ve işleyişlerine saygı göstermelidir. Bütçeleri üzerinde söz aldığım BDDK, SPK ve bunların yanında Kamu İhale Kurumu ve Merkez Bankası gibi kurumlar bir kişinin iradesine, vesayetine terk edilmemelidir.
Bu devlet organları siyasi müdahalelere kapatılmalı, liyakatli atamalarla güçlendirilmelidir.
Ne yazık ki bugün siyasi irade "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adı verilen bu rejimden aldığı güçle şu sıraladığım bütün devlet mekanizmaları üzerinde vesayet inşa etmiştir.
O hâlde sorunumuz bir sistem sorunudur ve bunu aşmanın bir tek yolu harcadığı her kuruşun hesabını millete veren, hukuka bağlı, demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla özümsemiş bir yönetim sistemini yeniden ülkemizde egemen kılmaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum."