CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Çorum Uğurludağ Köy Dernekleri Platformu temsilcileriyle CHP Genel Merkezi'nde buluştu. Kılıçdaroğlu, "Benim de dosyam var, bakın benim de dokunulmazlık dosyam var. Buradan açık ve net Sayın Davutoğlu'na bir çağrı yapıyorum: Ben dâhil bütün dokunulmazlık dosyalarını getirin meclise. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıralım. Hepimiz gidelim bağımsız yargının önünde hesabını verelim. Ve milletin önüne öyle çıkalım" dedi.
"BİRİNİN HATIRLATMASI LAZIM"
Kılıçdaroğlu, "Bakın, bu toprakların mayasında namus ve şeref kavramı çok önemlidir. Birisi namusu ve şerefi üzerine yemin ettiyse ölümüne onun arkasında durur. Durmazsa birisinin hatırlatması lazım. Ben hatırlatmazsam görevimi yapmamış olurum. Benim özel bir kavgaya ihtiyacım yok, kavga etmem. Geldiği zaman her zaman gene saygı gösteririm, ben makamlara saygı gösteririm. Ben 27,5 yılımı bu devlete ve bu millete verdim. Siyasete atıldığım gün malvarlığımı kendi internet sitesine koydum. Niçin? Hesabını vermeyeceğim hiçbir şey yok benim açımdan. Kazandığım her kuruş benim alın terimin karşılığıdır. Ve ben her dönem kamuda göreve başladığım anlar dâhil, her ay Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı aylığın iki misli aylık alıyordum ben. Bakın, aldığı aylığın iki misli aylık alıyordum. Benim malvarlığım orada, hepsini rahatlıkla açıklarım, hesabını vermeyeceğim bir şey yok. Ama ben isterim ki, devleti yöneten herkes bu kadar açık, bu kadar net, bu kadar temiz olsun. Ben bunu isterim" dedi.
"SARAYIN MALİYETİNİ AÇIKLAYIN"
Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu soruyor, 'Dokunulmazlıklar konusunda ne düşünüyor, Kılıçdaroğlu açıklasın.' Ben kendisine bütçe görüşmelerinde iki soru sordum. Sorulardan birisi şuydu: Sarayı kaça yaptınız arkadaş, maliyetini bize açıklayın. Niçin? Çünkü o saray milletin parasıyla yapıldı. Bizim paramızla yapıldıysa, tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla yapıldıysa onun maliyetini bizim öğrenmemiz lazım. Bu sorunun cevabını almış değiliz. İki; dönemin Sayın Başbakanı Kaddafi'yi ziyarete gitti ve Kaddafi, O'na insan hakları bağlamında hem madalya verdi, çok güzel bir şey bana göre. 250 bin dolar da para verdi. Açıklama yaptı, '250 bin doları şehit ve gazi yakınları olan veya onların kurdukları bir derneğe vereceğim' diye. Ben de şu soruyu sordum Sayın Davutoğlu'na: Bu 250 bin doları hangi derneğe bağışladı, ben öğrenmek istiyorum. Bunu da açıklanmadı. Bakın, siz giderseniz size 250 bin dolar verirler mi? Vermezler. Bakkal Mehmet Efendi gittiği zaman verirler mi? Vermezler. Neden veriyorlar Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olduğu için veriyorlar ve o paranın gerçekten amacına uygun bir derneğe verilmesi lazım" diye konuştu.
"BEN DAHİL DOSYALARI GETİRİN"
Kılıçdaroğlu, "Dokunulmazlıklar konusunda ne yapacağız? Bakın, bizim öteden beri ilkeli bir tavrımız var. Kürsü dokunulmazlığı hariç hiçbir dokunulmazlığı kabul etmiyoruz. Meclis, şu şöyle yaptı, bu böyle yaptı. Mecliste hırsızlık olmamalı, arsızlık olmamalı, ihale takipçiliği olmamalı, kul hakkı yenmemeli. Bunların tamamını getirin… Benim de dosyam var, bakın benim de dokunulmazlık dosyam var. Buradan açık ve net Sayın Davutoğlu'na bir çağrı yapıyorum: Ben dâhil, bütün dokunulmazlık dosyalarını getirin meclise. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıralım. Hepimiz gidelim bağımsız yargının önünde hesabını verelim. Ve milletin önüne öyle çıkalım. Neden kürsü dokunulmazlığı diyorum? Şunun için diyorum. Biz düşünceye saygılıyız. İnsan kürsüye çıkıp düşüncelerini özgürce dile getirmeli. Bütün dünyanın demokrasilerinde, daha doğrusu bütün demokrasilerde düşünce özgürlüğü vardır. Milletvekili, -beğenirim veya beğenmem- meclisin kürsüsüne çıkar, mademki oy almış arkasında bir kitle var. Çıksın düşüncelerini söylesin, tahammül etmezsek bile yani Betgaranti dinleyeceğiz o kadar. Katılmayabiliriz ama bunu yapmak zorundayız" dedi.
"YARDIM VE YATAKLIK YAPTILAR"
Kılıçdaroğlu, "Bir başka nokta: Bakın değerli arkadaşlar, Türkiye'nin en temel sorunu bakın bu terör sorunudur. 30 - 35 yıldır çözülmemiş. Bir arkadaşım sordu 'Bu konuda sizin çözüm öneriniz var mı?' diye. Ben ısrarla şunu söylüyorum. Bu hükümet ve bundan önceki hükümet terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmışlardır. Çok sert bir ifadedir, biliyorum bu. Çok ağır bir suçlamadır. Ben bunun da farkındayım. Ama ben kendimi bilerek, okuyarak, onların söylediklerini dinleyerek, onların yaptıklarına bakarak anlıyorum ki, hükümet terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmıştır. Nereden, biliyor musunuz? Size sadece bir örnek vereceğim. Yine çok değerli bir arkadaşım söyledi: 'Hükümeti eleştirin ama devlete dokunmayın.' Biz devlete saygılıyız. Devlet ayrı bir şey. Devlet bakidir arkadaşlar. Hükümetler geçicidir. Hükümetler, 4 yıl süreyle devleti yönetmek için gelirler. Devlet olmak için gelmezler. 4 yıllık süre vardır, vatandaş yetki verir, 'Gel devleti yönet.' Devlet ile hükümet arasındaki temel farka bir örnek vereceğim. Temel fark ne? Milletvekili olmanız için, bakan olmanız için sadece ilkokul diplomanızın olması yeter. Ama devlette şube müdürü olmanız için 4 yıllık üniversiteyi bitirmeniz lazım. O da hemen değil, belli bir süre çalışacaksınız, sınava gireceksiniz, üniversite mezunu olacaksınız, kazanırsanız şube müdürü oluyorsunuz, şef oluyorsunuz, daire başkanı, genel müdür yardımcısı veya müsteşar oluyorsunuz" diye konuştu.
"SİZ KİM OLUYORSUNUZ"
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü; "Bakın ben size örnek vereceğim değerli arkadaşlarım. 6 Haziran 2014 Beşir Atalay Van'da konuşuyor. Diyor ki, 'Biz aslında Türkiye Cumhuriyeti Devletini kendisiyle hesaplaştırdık.' 'Kendisiyle' kimi kastediyor, biliyor musunuz? Abdullah Öcalan'ı kastediyor. Türkiye Cumhuriyeti devletini kendisiyle hesaplaştırdık. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve bana şu sorunun cevabını verin. Siz kim oluyorsunuz da koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni bir terör örgütünün lideriyle hesaplaştırıyorsunuz? Bu bizim içimize sinecek bir olay mıdır? Biz bunu kabul edecek miyiz? Dokunulmazlığı kaldıracaksanız, işte asıl bunların dokunulmazlığını kaldıracaksınız. Onun için diyorum 'Yardım ve yataklık yaptılar' diye. Diyarbakır - Sur, bakın bugün iki şehidimiz daha var. Bakın bu sorunun çözümüne, evet. 'Çözüm,' dediler biz böyle çözeceğiz. Dedim ki, 'Bakın bu yolla siz bunu çözemezsiniz.' Nasıl çözersiniz? TBMM'de bir araya geleceğiz ve biz bunu oturup kendi sorunumuzu kendimiz çözeceğiz. Kabul etmediler. Şimdi onlar da anlıyorlar ki, bu sorunun çözüm merkezi TBMM'dir. Oturup orada çözmek zorundayız, değerli arkadaşlarım."
BİRİNCİ SINIF DEMOKRASİ
Kılıçdaroglu, "Anayasa konusunda da zaman zaman size şikayetler geliyordur, 'Ne yapacağız, ne yapacağız' diye. Anayasa konusunda da söylüyoruz. Biz birinci sınıf demokrasiyi getirmediğimiz sürece, düşünceye özgürlüğü getirmediğimiz sürece başarılı olamayız. Bizim amacımız bu. Sizden tek isteğim var. Hiç kimseyi inancından ötürü, ötekileştirmeyelim. Hiç kimseyi kimliğinden ötürü, ötekileştirmeyelim. Hiç kimseyi yaşam tarzından ötürü, ötekileştirmeyelim. Bu ülkedeki 78 milyon vatandaşı hep beraber kucaklayalım ve bu kirli siyasetten Türkiye'yi kurtaralım. Bunun gücü sizin elinizde. Size teşekkürlerimi, saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum" dedi.
"BİRİNİN HATIRLATMASI LAZIM"
Kılıçdaroğlu, "Bakın, bu toprakların mayasında namus ve şeref kavramı çok önemlidir. Birisi namusu ve şerefi üzerine yemin ettiyse ölümüne onun arkasında durur. Durmazsa birisinin hatırlatması lazım. Ben hatırlatmazsam görevimi yapmamış olurum. Benim özel bir kavgaya ihtiyacım yok, kavga etmem. Geldiği zaman her zaman gene saygı gösteririm, ben makamlara saygı gösteririm. Ben 27,5 yılımı bu devlete ve bu millete verdim. Siyasete atıldığım gün malvarlığımı kendi internet sitesine koydum. Niçin? Hesabını vermeyeceğim hiçbir şey yok benim açımdan. Kazandığım her kuruş benim alın terimin karşılığıdır. Ve ben her dönem kamuda göreve başladığım anlar dâhil, her ay Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı aylığın iki misli aylık alıyordum ben. Bakın, aldığı aylığın iki misli aylık alıyordum. Benim malvarlığım orada, hepsini rahatlıkla açıklarım, hesabını vermeyeceğim bir şey yok. Ama ben isterim ki, devleti yöneten herkes bu kadar açık, bu kadar net, bu kadar temiz olsun. Ben bunu isterim" dedi.
"SARAYIN MALİYETİNİ AÇIKLAYIN"
Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu soruyor, 'Dokunulmazlıklar konusunda ne düşünüyor, Kılıçdaroğlu açıklasın.' Ben kendisine bütçe görüşmelerinde iki soru sordum. Sorulardan birisi şuydu: Sarayı kaça yaptınız arkadaş, maliyetini bize açıklayın. Niçin? Çünkü o saray milletin parasıyla yapıldı. Bizim paramızla yapıldıysa, tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla yapıldıysa onun maliyetini bizim öğrenmemiz lazım. Bu sorunun cevabını almış değiliz. İki; dönemin Sayın Başbakanı Kaddafi'yi ziyarete gitti ve Kaddafi, O'na insan hakları bağlamında hem madalya verdi, çok güzel bir şey bana göre. 250 bin dolar da para verdi. Açıklama yaptı, '250 bin doları şehit ve gazi yakınları olan veya onların kurdukları bir derneğe vereceğim' diye. Ben de şu soruyu sordum Sayın Davutoğlu'na: Bu 250 bin doları hangi derneğe bağışladı, ben öğrenmek istiyorum. Bunu da açıklanmadı. Bakın, siz giderseniz size 250 bin dolar verirler mi? Vermezler. Bakkal Mehmet Efendi gittiği zaman verirler mi? Vermezler. Neden veriyorlar Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olduğu için veriyorlar ve o paranın gerçekten amacına uygun bir derneğe verilmesi lazım" diye konuştu.
"BEN DAHİL DOSYALARI GETİRİN"
Kılıçdaroğlu, "Dokunulmazlıklar konusunda ne yapacağız? Bakın, bizim öteden beri ilkeli bir tavrımız var. Kürsü dokunulmazlığı hariç hiçbir dokunulmazlığı kabul etmiyoruz. Meclis, şu şöyle yaptı, bu böyle yaptı. Mecliste hırsızlık olmamalı, arsızlık olmamalı, ihale takipçiliği olmamalı, kul hakkı yenmemeli. Bunların tamamını getirin… Benim de dosyam var, bakın benim de dokunulmazlık dosyam var. Buradan açık ve net Sayın Davutoğlu'na bir çağrı yapıyorum: Ben dâhil, bütün dokunulmazlık dosyalarını getirin meclise. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıralım. Hepimiz gidelim bağımsız yargının önünde hesabını verelim. Ve milletin önüne öyle çıkalım. Neden kürsü dokunulmazlığı diyorum? Şunun için diyorum. Biz düşünceye saygılıyız. İnsan kürsüye çıkıp düşüncelerini özgürce dile getirmeli. Bütün dünyanın demokrasilerinde, daha doğrusu bütün demokrasilerde düşünce özgürlüğü vardır. Milletvekili, -beğenirim veya beğenmem- meclisin kürsüsüne çıkar, mademki oy almış arkasında bir kitle var. Çıksın düşüncelerini söylesin, tahammül etmezsek bile yani Betgaranti dinleyeceğiz o kadar. Katılmayabiliriz ama bunu yapmak zorundayız" dedi.
"YARDIM VE YATAKLIK YAPTILAR"
Kılıçdaroğlu, "Bir başka nokta: Bakın değerli arkadaşlar, Türkiye'nin en temel sorunu bakın bu terör sorunudur. 30 - 35 yıldır çözülmemiş. Bir arkadaşım sordu 'Bu konuda sizin çözüm öneriniz var mı?' diye. Ben ısrarla şunu söylüyorum. Bu hükümet ve bundan önceki hükümet terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmışlardır. Çok sert bir ifadedir, biliyorum bu. Çok ağır bir suçlamadır. Ben bunun da farkındayım. Ama ben kendimi bilerek, okuyarak, onların söylediklerini dinleyerek, onların yaptıklarına bakarak anlıyorum ki, hükümet terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmıştır. Nereden, biliyor musunuz? Size sadece bir örnek vereceğim. Yine çok değerli bir arkadaşım söyledi: 'Hükümeti eleştirin ama devlete dokunmayın.' Biz devlete saygılıyız. Devlet ayrı bir şey. Devlet bakidir arkadaşlar. Hükümetler geçicidir. Hükümetler, 4 yıl süreyle devleti yönetmek için gelirler. Devlet olmak için gelmezler. 4 yıllık süre vardır, vatandaş yetki verir, 'Gel devleti yönet.' Devlet ile hükümet arasındaki temel farka bir örnek vereceğim. Temel fark ne? Milletvekili olmanız için, bakan olmanız için sadece ilkokul diplomanızın olması yeter. Ama devlette şube müdürü olmanız için 4 yıllık üniversiteyi bitirmeniz lazım. O da hemen değil, belli bir süre çalışacaksınız, sınava gireceksiniz, üniversite mezunu olacaksınız, kazanırsanız şube müdürü oluyorsunuz, şef oluyorsunuz, daire başkanı, genel müdür yardımcısı veya müsteşar oluyorsunuz" diye konuştu.
"SİZ KİM OLUYORSUNUZ"
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü; "Bakın ben size örnek vereceğim değerli arkadaşlarım. 6 Haziran 2014 Beşir Atalay Van'da konuşuyor. Diyor ki, 'Biz aslında Türkiye Cumhuriyeti Devletini kendisiyle hesaplaştırdık.' 'Kendisiyle' kimi kastediyor, biliyor musunuz? Abdullah Öcalan'ı kastediyor. Türkiye Cumhuriyeti devletini kendisiyle hesaplaştırdık. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve bana şu sorunun cevabını verin. Siz kim oluyorsunuz da koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni bir terör örgütünün lideriyle hesaplaştırıyorsunuz? Bu bizim içimize sinecek bir olay mıdır? Biz bunu kabul edecek miyiz? Dokunulmazlığı kaldıracaksanız, işte asıl bunların dokunulmazlığını kaldıracaksınız. Onun için diyorum 'Yardım ve yataklık yaptılar' diye. Diyarbakır - Sur, bakın bugün iki şehidimiz daha var. Bakın bu sorunun çözümüne, evet. 'Çözüm,' dediler biz böyle çözeceğiz. Dedim ki, 'Bakın bu yolla siz bunu çözemezsiniz.' Nasıl çözersiniz? TBMM'de bir araya geleceğiz ve biz bunu oturup kendi sorunumuzu kendimiz çözeceğiz. Kabul etmediler. Şimdi onlar da anlıyorlar ki, bu sorunun çözüm merkezi TBMM'dir. Oturup orada çözmek zorundayız, değerli arkadaşlarım."
BİRİNCİ SINIF DEMOKRASİ
Kılıçdaroglu, "Anayasa konusunda da zaman zaman size şikayetler geliyordur, 'Ne yapacağız, ne yapacağız' diye. Anayasa konusunda da söylüyoruz. Biz birinci sınıf demokrasiyi getirmediğimiz sürece, düşünceye özgürlüğü getirmediğimiz sürece başarılı olamayız. Bizim amacımız bu. Sizden tek isteğim var. Hiç kimseyi inancından ötürü, ötekileştirmeyelim. Hiç kimseyi kimliğinden ötürü, ötekileştirmeyelim. Hiç kimseyi yaşam tarzından ötürü, ötekileştirmeyelim. Bu ülkedeki 78 milyon vatandaşı hep beraber kucaklayalım ve bu kirli siyasetten Türkiye'yi kurtaralım. Bunun gücü sizin elinizde. Size teşekkürlerimi, saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum" dedi.
Haber Ovası