Tarih boyunca belli başlı ideolojiler; mitolojiler, dinler ve onların çeşitli yorumları etrafında şekilleniyor, dallanıp budaklanıyordu. 15-16. Yüzyıllarda filizlenen Rönesans hareketinim ve insan varlığını tek ve en yüksek değer kaynağı olarak gören, Humanizm’in siyasi bir görüşü olmaması bunları ayrı bir ideoloji sınıfına sokmaz.
İlk defa 18. yüzyıl sonlarına doğru Fransız Devrimi (1789) kilise karşıtlığı ile birlikte ulusalcı ideolojilerin ortaya çıkmasını sağladı. Fransız Devrimi’ni körükleyen kilise karşıtı aydınlanmacı ideoloji, insanı evrenin merkezine yerleştirerek aklı yüceltti. Kilisenin, dinin kaderciliğine başkaldırdı. Newton, Rausseau, Voltaire gibi düşünürler bu ideolojinin alt yapısını oluşturmada önemli rol oynadı.
Dinlerden bağımsız oluşan ideolojilerin ve laik düşüncenin yavaş yavaş gelişmesiyle en azından bir takım kişiler, kendilerinin bu dünyada Tanrının çizdiği kader çizgisi içinde yönetilmediklerini bunun yerine iktidarı eline geçiren güçlülerin adil olmayan bir şekilde yönettiği piyonlar olduklarını görmeye başlayacaklardı.
Dinlerden bağımsız oluşan ideolojilerin ve laik düşüncenin yavaş yavaş gelişmesiyle en azından bir takım kişiler, kendilerinin bu dünyada Tanrının çizdiği kader çizgisi içinde yönetilmediklerini bunun yerine iktidarı eline geçiren güçlülerin adil olmayan bir şekilde yönettiği piyonlar olduklarını görmeye başlayacaklardı.
19 yüzyıl ortalarına gelindiğine bir taraftan Ulusçu Milliyetçi ideolojiler yükselirken diğer taraftan bir Alman düşünür dünyayı en az 150 sene etkileyecek bir siyasi ideoloji üzerine çalışıyordu. İşçi sınıfının emeğini merkez alarak ortaya koyduğu siyasi argümanlarını daha somut hale getirmek için Almanya’yı terk ederek İngiltere’ye gitti.
Karl Marx, 1840’ların ortasında Londra’ya gelerek Kapitalist sistemin en geliştiği yerde kapitalizmi gözledi. Burada kapitalist sistemin işçileri ezdiğini, işçilerin kötü şartlarda patron için modern köleler olarak çalıştığını ve 12 saatlik çalışmada işçinin 2 saatini kendi için geri kalanı patron için harcadığını ve bu sömürü sisteminin kısa sürede çökeceğini, yerine eşitlikçi bir komünist sistem kurulacağını iddia etti.
Bu konuda kitap bile denilemeyecek 80-90 sayfalık Komünist Manifesto adlı risalesini yazdı. Bu risalede kendi düşüncesine göre Komünizm-Sosyalizm’in ana hatlarını belirledi. Daha fazla detaylı bir şey yazamadı çünkü önünde daha fazla yazabileceği böyle bir sistem ve bu konuda fazla bilgisi de yoktu.
KAPİTAL
Sonra 3 ciltlik hacimli kitabı Kapital’i yazdı. Çok kimse Kapital’i komünist-sosyalist düzeni anlattığını zanneder. Tam tersine Karl Marx bu kitapta kapitalizm tarihinde ilk defa kapitalizmin detaylı analizini yapıyordu. Hala bu kitap Avrupa’da üniversitelerin ekonomi bölümünde kapitalist sistemin tarihini iyi anlamaları için ekonomi talebelerine okutulur.
Biz de bu kitabın içeriğini bilmediğimiz ve yazarı Karl Marx olduğu için aman bunu okumasınlar bizim çocuklar komünist olur diye bir süre bu kitabı yasakladık.
Bugün hala tam olarak kapitalist düzenin nasıl geliştiğini anlamıyorsak bunu bizim dünyamız dışındaki olaylara ilgisizliğimize, kendi kendimize getirdiğimiz gereksiz yasaklara, kendimize hiç toz kondurmamada aramalıyız.
KAPİTAL
Sonra 3 ciltlik hacimli kitabı Kapital’i yazdı. Çok kimse Kapital’i komünist-sosyalist düzeni anlattığını zanneder. Tam tersine Karl Marx bu kitapta kapitalizm tarihinde ilk defa kapitalizmin detaylı analizini yapıyordu. Hala bu kitap Avrupa’da üniversitelerin ekonomi bölümünde kapitalist sistemin tarihini iyi anlamaları için ekonomi talebelerine okutulur.
Biz de bu kitabın içeriğini bilmediğimiz ve yazarı Karl Marx olduğu için aman bunu okumasınlar bizim çocuklar komünist olur diye bir süre bu kitabı yasakladık.
Bugün hala tam olarak kapitalist düzenin nasıl geliştiğini anlamıyorsak bunu bizim dünyamız dışındaki olaylara ilgisizliğimize, kendi kendimize getirdiğimiz gereksiz yasaklara, kendimize hiç toz kondurmamada aramalıyız.
Bir Türk bütün dünyaya bedeldir deyip gereksiz pohpohlanmalarla kendimizi avuttuk, hala bu yanlışta devam ediyoruz. Üretmeyen fakat tüketen bir toplum olduk. Bu sırada atı alan Üsküdar’ı geçti.
1917’den sonra Rusya Karl Marx’ın önerilerinden yola çıkarak komünist- sosyalist karışımı bir sistem kurdu. Bu sistem 1989 yılına kadar gitti. Sistem kendi kendini fesh etti. Bu yıllardan sonra Çin’de komünist sistemle fazla bir yere gidemeyeceğini gördü ve kendi sistemini yarı kapitalizm yarı komünizm şeklinde hibrit bir sisteme dönüştürünce, kapitalizm karşısında ne bir sistem ne de bir ideoloji kaldı.
1917’den sonra Rusya Karl Marx’ın önerilerinden yola çıkarak komünist- sosyalist karışımı bir sistem kurdu. Bu sistem 1989 yılına kadar gitti. Sistem kendi kendini fesh etti. Bu yıllardan sonra Çin’de komünist sistemle fazla bir yere gidemeyeceğini gördü ve kendi sistemini yarı kapitalizm yarı komünizm şeklinde hibrit bir sisteme dönüştürünce, kapitalizm karşısında ne bir sistem ne de bir ideoloji kaldı.
KAPİTALİZMİN ZAFERİ
Acımasız kapitalizm de bu arada küreselleşerek küresel sermaye gücünü bütün dünyada hakim kılmaya başladı. Politik, ekonomik ideolojiler liberal, serbest Pazar terminolojileri altında küresel kapitalin tekeline girdi. Liberal ekonomi, serbest pazar, özelleştirme her derde deva mucize ekonomik ilaç diye sunuldu. Sonuçları ortada. Hem ülke bazında hem kişi bazında zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu.
Halkı bankalar ve kredi kartına bağlı borçla yaşatmak liberal ekonominin mucizelerinden biriydi.
Halkı bankalar ve kredi kartına bağlı borçla yaşatmak liberal ekonominin mucizelerinden biriydi.
21. yüzyıl idealist adamlarla beraber ideolojilerin yok olduğu yüzyıldır. Parası olmayan düzgünlüğü, adamlığı ile saygı görürdü para bunu da sildi süpürdü. Artık para her türlü ideolojiye yön vermektedir.
O da daha çok para kazanma ve bencilliktir. Şimdi tek hakim ideoloji ve başarının ölçüsü çok para kazanmakla ölçülür oldu. Diğer insani değerler ve meziyetler artık fazla önem arz etmez oldu. Türkiye’de 12 Eylül darbesi ülke sorunlarıyla ilgili genç nesli yok etti. Yerine dogmatik eğitim sisteminde yetişen bir tek kanaldan yönlendirilen teslimiyetçi nesillerle topumsal olaylara fazla duyar göstermeyen, dezenformasyonlarla yanlış yönlendirilen nesiller yetişmeye başladı. Duyarlı gençler hala var, fakat seslerini duyuracak kanalları demokratik şekilde örgütlenme olanakları ve güçleri yok.
O da daha çok para kazanma ve bencilliktir. Şimdi tek hakim ideoloji ve başarının ölçüsü çok para kazanmakla ölçülür oldu. Diğer insani değerler ve meziyetler artık fazla önem arz etmez oldu. Türkiye’de 12 Eylül darbesi ülke sorunlarıyla ilgili genç nesli yok etti. Yerine dogmatik eğitim sisteminde yetişen bir tek kanaldan yönlendirilen teslimiyetçi nesillerle topumsal olaylara fazla duyar göstermeyen, dezenformasyonlarla yanlış yönlendirilen nesiller yetişmeye başladı. Duyarlı gençler hala var, fakat seslerini duyuracak kanalları demokratik şekilde örgütlenme olanakları ve güçleri yok.
İdeolojiler paramparça olunca buralardan arta kalan güce tapma eğilimli oportünist tayfası güç ne taraftaysa o tarafa meyil ederek bu odaklara hizmet vermeye başladılar. İdeolojiler idealist insanlar yavaş yavaş yok olurken devir kişiliksizliğin, dönekliğin ve omurgasızlığın her müziğe göre kıvrak danslar yapıp, çabuk dönüşler yapabilenlerin rahat bir yaşam sürdüğü ve ödüllendirildiği bir devir oldu.
Gittikçe daha bilinçli olan dünyada yaşamın merkezi insan ve insani değerler olması gerekirken kapitalin ve çıkarcılığın soğuk acımaz yüzü merkezde yerini alıp insani değerlerin üstünde oturdu.
Gittikçe daha bilinçli olan dünyada yaşamın merkezi insan ve insani değerler olması gerekirken kapitalin ve çıkarcılığın soğuk acımaz yüzü merkezde yerini alıp insani değerlerin üstünde oturdu.
Kahrolsun cı, cu, cılık, cilik, izm, gibi yaftalar yaşasın döneklik, takiye ve teslimiyet.